Aslında gündemdeki en önemli konulardan biri GDO. sadece genetiği değiştirilmiş ürünler deyip geçmemek gerekiyor. Bu ürünler dünyada ilk kez 1994 yılında piyasa sürülüyor ve ticaretine başlanıyor. ve geçtiğimiz günlerde çıkarılan yönetmelikle bu ürünlerin Türkiye'de ticareti yasallaştırıldı.
Egemenlerin tarımda hakimiyet kurmasının en kolay yolu çiftçinin ektiği tohumlara el koymasıdır. Çünkü, bir çiftçinin tohumu varsa o çiftçi bir kesime bağlı kalmadam kendi gübresini ve toprağını kullanarak üretimini gerçekleştirebilir. İşte bu yüzdendir ki egemenler yıllardır uğraşır fındık,tütün,mısır vb. üretimleriyle geçinen çiftçilerle.
Genetiği değiştirilmiş organizmalarda ilk göze çarpan şey, tohumların sadece tek sefer ürün vermesidir. Tohumların genetikleriyle oynanarak ekildikten sonra üretilen bitkinin tohumları bulunmamaktadır.(Çekirdeksiz karpuz, çekirdeksiz üzüm vb.) Daha sonra sermaye grupları, ürettikleri bu genetiği değiştirilmiş tohumların ticaretini yaparak yeni bir pazar kurmuş oluyorlar. Ayrıca bitkinin genlerinin yanına başka bir bitginin genlerinin yerleşmesiyle beraber, bu tohumların ilaçları ve gübreleride pazara açılmış oluyor. Türkiye'den de geçen günlerde 'Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik' in çıkartılmasıyla beraber bütün bunlar yasallaştırılmış oldu. Pazarlardan aldığımız meyvelerin ve sebzelerin GDO'lu olup olmadğını anlayamayacağız. Ve şunu da söylemek istiyorum. GDO'lu ürünleri yasallaştırma aşamasında meşrulaştırmak için söyledikleri; 3. Dünya Ülkeleri dedikleri ülkelerdeki yoksulluğun önlenmesi ve ucuz ürünlerin bu bölgelere de ulaşmasının gerekliliği ve bunun GDO yasa tasarısının gerçekleştirilmesiyle olabileceğidir.